21 Aralık 2011 Çarşamba

İyİ ki Doğdun Yazısı.

Odada mandalina kokusu ,kapılar açık içeride tanıdığım yüzler..Işık olabildiğine beyaz .Sadece hasta bakıcım eksik desem yeri..Ama evimdeyim ve ne kadar içten olabilirse o kadar içten.Kimse görmesin ve ben daha çok gireyim hikayene derken hayatı geride bırakıyorum.Anlık kilometrelerce uzaktan bakıyorum İstanbul'a.Şimdi yanında oturmuş kahvemi içiyorum ince değil kocaman nikotin taneleri .Çekmiyorum yine israf ediyorum,(kızma)karbondioksit soluyorum sigaramı içerken.Bir sürü fotoğraf ardından,ama sanırım hepsi de berbat çıktı.Sorun kesinlikle bizde değil,ışık yüzümüze vurmuyor ki.Sahi ışık nerede? Ne zamandır terketti burayı ne zamandır çantanda taşıyorsun onu? Lazım olur diye her yere götürdüğün ve ne zaman ihtiyacın olsa bulamadığın.
  Saatler,saatlerdi yalnız.Satır satır işledi günü .Işıksız ve gözü açık.Sorduğumda çok yukarılara henüz düşünmediğini farkettim bizim için o mucizevi sonu.Bekletiyor muydu en güzel sürprizi yapmak için Tanrı? Nasıl da inandırıyor göz bebeğini ışığı.Şimdi  kocaman gözlerini açmış bakıyorsun ekrana.O muhteşem sonu bekliyorsun bekliyoruz.Bana benziyorsun gittikçe demiş miydim? Dinledikçe üzülüyorsun üzüyor muyum? Üzülme.
  Saatler,saatlerdi yalnız.Ben bir saat aldım yanında çiçekler.Hep ileri aksın diye sana hiç haber vermeden üstelik.Sürpriz yapar gibi vakti geldiğinin mutluluğun.Anlaşılmak ve değdiğini bilmek bunca sözün ne huzur vericiydi.Onca hayal kırıklığından sonra hayalsiz kalmaktan korktuğunda ödünç verebildiysen hayallerini üstelik.Güven kilometrelerce uzaktayken dahi güvendi yanıbaşında uzakken bazısı.
İyi ki doğdun dost!Doğum günün kutlu olsun...

20 Kasım 2011 Pazar

Yasak Elma

Bazı sabahlar üzgün uyanılır,sanki bir önceki geceden bir şeyler kalabilirmiş gibi bugüne.Oysa her yeni gün geçmişten artakalan,geleceğe dönüşecek olandı.Yapmadım olmadı diyebilmek cesaret istiyorken yaptım olmadı demenin utancıyla kızarıyorsa yüzlerimiz daha ne kadar uzağa gidebiliriz.Daha ne kadar bekleyebilir insan beklemezken.Rüyalar bu yüzden yok mu,hem yorumlayan hem yorumsuz... Günümüzü berbat edebilecek bir rüyadan çıkıp gününü aydınlatabilecek başka bir rüyaya uyanıyorsan üstelik...Ama hep bir sonraya hep o mutlu sonu beklerken ölüyor insan.Sonunu asla tahmin edemezdik asla ümidimizi kaybetmedik.Her oturduğumuzda o kutsal sofraya verilenleri düşünmeden yedik,canlı kalabilmek için nefes alıp vermeyi görev edindik.Oysa tadı farklıydı elmaların...Yasak olanı mı yoksa cadının zehirli ve büyüleyici kırmızı elmalarından mı tercih ederdin diye sormadılar.Kader dedikleri burada başlıyordu,başlamadan bitiyordu.Kim isterdi ki bu kadar çok karar verebilmeyi,sonunda bütün kararlarıyla kamburlaşıncaya kadar toprağa yaklaşıp gözlerini tam o noktada kaybetmeyi.Tesadüfler elinizden tutup kaldırana dek düşmemişseniz şanslıydınız..Sadece bazı sabahlar üzgün uyanırdınız belki,belki hiç uyanmazdınız.Ne azımız bu kadar şanslı kim bilir?Kim bilir dışından bakabilmek içine ne huzur verici..Dönüşmeden toprağa toprak doğmak ..Hiç olmak...

2 Kasım 2011 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna

Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun dedi? Umursamıyorum dedim.Hep aklımda geçmişten örneklerim ,sorsalar hepsine verilecek bir cevabım varmış gibi,kendi kendine aldanışlar.
  Özür dilesem size inandığım için başa dönebilir miyiz? Ben yine eski ben ,sen hep sen.Güven bir kez daha anlamını yitiriyor.Aramıyorum desem de inanma,her gece düzenli karışıklıklarım.Senin yerine geçiyorum her ayrıntının üzerinden senin yerine cevaplamıyorum sorularımı.Altı çizili kırmızı başlıklar,kışın yenilen dondurmalar kadar sırıtıyor boğazımda.
  Güzel ama sıradan,sakin ama duygusuz .İşte tam da böyleydi durum.Dün kendine acaba? derken bugün yazmaya emin atışlar yaparken ellerim.Geride kalmıyor hiç bir ayrıntı..İnsan mutluyken yazamaz mı? Bu yüzden müteşekkir olmalı mıyım tüm kırıklara,kıranlara.Arsızlığı tam da üzerine yakıştıranlara.
  Sessizliğin en güzel yanı sen sustukça birilerinin daha çok konuşma isteğinin doğuşu sanırım.İşte tam da böyle..Kürk mantolu Madonna misali,uzak ama yakın ,saf ama farkındayken herşeyin.Öylesine dokunuşlar.. 

11 Ekim 2011 Salı

Bir İnsan Yavrusu'na..

Uzun zamandır bu kadar geç yatmamıştım,ertelediğim onca günden sonra bugün burada hala içimde eksikken bir şeyler..Duygusal olmamalı dedim kendi kendime ..Uzaklaştıkça yakınlaşıyor olmasını istediklerin,ya da seçimlerin .Onları yaparken gülüyordun ve şöyle diyordun..
  ''Her şey güzel olacak.''
Şimdi kalkıp gelmek istesen bu gece şöyle kursak soframızı diyorum,en koyusundan en açığına muhabbetler.Hatırın için bu gece içeceğim,en sevdiğinden.Gelsen ..kursak soframızı diyorum,şimdiden kapladı tatlı çikolata kokusu odayı.En ıslağından en kurusuna boğazımda..Tek gitmiyor,tek olmuyor.
 Duygusal olmamalıydı.. Duygusal olmamalıydı..Kaç kere daha söylersem sonunu güzel getirebilirim bilmiyorum,ama sonları pek güzel bitiremem bilirsin.Bilirler.Sonlar olmasa başlangıçlar hep yeniden hep bir sonraya..
  Şimdi öğrendiğimiz gibi kapatsak gözlerimizi biri fısıldasa kulağımıza olmak istediğimiz yerleri,en sabahında gelen telefonla gidilen o sahilde ,ayakkabılarımızı çıkarıp koşsak güneşe doğru.Güneş oradayken hep güzel çıkar fotoğraflar,belki anlar da bir o kadar.Mutluluk değildi muhtemelen diyorsun ama sonrası hep öncesini özletiyor,açtığımızda gözlerimizi hiç olmadığımız kadar farklı yerlerde,bilmediğimiz dillerde bilmediğimiz çocuklara kucak açmışken..Gülüşleri anlık esintiler.. Ağlayışları sende de ağlama hissi uyandırıyor mu çoğu zaman? Oturup ağlasak onlarla başımız önümüzde.Zor ama güzel olacak dese içlerinden biri.
  Gülsek gülümsesek en azından.Pek azından ..
 Sular yükseliyor yükseldikçe insan kendini unutuyor,su mu kaldırıyor yoksa boğuluyor muyuz bilmiyorum.Sadece diyebilirim ki her zaman dediğim gibi günler değil yıllar çabuk geçiyor,geçecek.Gözlerimizi kapatsak dedikleri gibi..Burada olur muyuz yeniden ,birlikte.Görmeyeli değişmişsin demenin burukluğu belki,kaç doğum günü geçti bilmeden.
  Ne zaman ,zaman ..sular yükseliyor..Kapatsak ya gözlerimizi..Sıcak çikolata kokusu..

8 Ekim 2011 Cumartesi

Adsız

Hayatımda bir çok küçük şey olmasındansa bir bütün olmasını tercih ettim sonunda.Çünkü anladım ki parçalar hiç bir zaman bir bütün oluşturmayacak,hatta gittikçe ufalanarak hiçi oluşturacak.Şimdilerde ihtiyaç duyduğum en son şey bir hiç.Bencil olmak buysa evet bu kez bencil olmayı denedim,ama bencillik bence karşı tarafı da etkiliyorsa adını hakeder.Ruhun duymaz,ruhları duymaz oysa ki...İşte bu nedenle yine kendi kendime kararlılıklar...
 Karar,çoktan benim olmaktan çıkmışken uzun zaman sonra farkettim elimde olmadığını.Tabi ki ellerinde de değildi,boşluk hepsine yetecek kadar boş.
  Yaş zemin üzerinde tüm gidiş gelişler kaymadan üzerinde durulası.İstediğim sadece net bir görüntüydü,elde edilmesi çok güç.Hala inanamıyorum kendim olmaktan vazgeçip sıradan biri olmayı seçtiğime.Netlik sıradanlık olmamalıydı,netlik üç noktaların iki noktalarından vazgeçmekti.Orada sabit öylece durup büyük harfle başlamasını beklemekti ardından gelen cümlenin.Asla bir ikincisine izin veremezdim.
  Vazgeçilen insanlar değil,vazgeçilen çabalar var.Evim dediğim evime dönmemek üzere sadece bana ait olanı arzulayış var.Hayat sıralıyor ise yaşanacakları kesinlikle benim ki birilerinin ellerinde olmamalı derken..Öylesine dayanıyor ki arkasına , ayaklarının üzerinde durduğuna inanmamalı  ,dimdik ve kararlıyken karşımda.
  Şimdi rüyalara bakıp yorum yaparken birileri geleceği tahmin etmeye çalışırken o derin b.k çukurunda hep aynı şeyi bekledi inananlar ve inanmayanlar..Huzur..

2 Ekim 2011 Pazar

Nice Yıllara..

  Bugün orada mumunu yakmış beklerken gördüm onu,sadece bakıyordu sıcağına aldırmadan alnından akarken damlaları.Olabildiğince yaklaşmıştı ateşine ,gözlerine yansıyordu,oradan kalbine.Biri dur demeliydi durmadı,yanına yaklaştım bir mum da ben yaktım,kıpırdamadı.Durdu orada,hep aynı yerde.Ne dilemişti ne dilemiştim?Orada yazılanlardan farklı mıydı hissettiklerin?Anlamını bildiğim bir şeyler söyleyip dua edebiliyordum nihayet.
 Mumumu pastama değil de o taş binaya dikmenin burukluğu.Üflemeden, bu kez sönmesini bekleyerek üstelik.Bittiğinde ise kül değil su vardı ellerimde.Şimdi kapılarını açtığım tüm hayatların bir yerde başka hayatlar olduğuna inanır gibiyim.Dün var olan bugün olamıyorsa kutlu olsun doğum günüm.Kutsallaştırıyorsak bu günü yarını yok sayar gibiysek eğer yarın hiç gelmeyecek.Gelmeyecek olanlarla nice yıllara..

18 Eylül 2011 Pazar

Beni Olduğum Gibi Kabul Et!

  Kafamı yastığa koysam uyuyacağım,hatta yastığa koymadan uyuduğum günler de oldu..Yüksek ateş,düşük tansiyon.Dengeliyor sanırsın,ellerin bedeninden bir düşünce boyu uzaklıkta..
   Bazıları der ki;düşünceler düşlerden ibarettir,bazıları der ki düşlerini düşüncelerden uzaklaştır.Hangisi doğru bilemedim.Fazla hayalin içinde hayal oluyorsan eğer bu benim suçum,fakat hayalleri sen kuruyor ben düşlüyorsam bu ikimizin suçu.Şimdi değiştiğine inandığın pek çok kişinin değişmediğine mi üzülürsün yoksa tanınmayacak derecede değiştiğine mi? İkisi arasında ne çok yol var birine elini uzatsan diğeri düşecek sanırsın..
  En güzeli göreceli değil de görücü usulü düşünmekmiş..Kimseye göre şekil almayacaksan kimse sana göre şekil almayacaksa pek demokratik değil mi? Kaskatı düşüncelerin,vefakarlığını altına almış eziyorken,tek bir çaba bile paydos demeye yetiyor.Hayret ediyorsam hala, hala yanımda olanların gerçekten yanımda olduğundandır.Ne mutlu sana,onlarla yetin derken ne tür bir zeka belirtisidir bu duygusuzluk şaşılası!Bazısı da fazla değişiyor ki konuşurken tekrar tanışırcasına yoruyor insanı.Bunun yanında iki elim kanda olsa gelirim diyenler de var ki onların kesinlikle daha fazla eli olmalı! Uzun zamandır ellerini temizlemekten gözlerine bakmayı unutanlar ..ne yazık!
  Her biri ''beni olduğum gibi kabul et'' savsatasından çıkıyorsa kabullenmek en kolayı olurdu.Ki tam şu noktada mutlu olup olmadıklarıyla  yahut nasıl olduklarıyla değil onları oldukları gibi kabul etmekle meşgulum.Dokunmayınız!

30 Ağustos 2011 Salı

Nokta

  Cevapsızlığı için teşekkür edeceklerim var bugün,tam da başkasına yazmaya niyetlenmişken.Artık yüz yüze konuşmaların işe yaramadığı düşüncesi boş sayfaların dolmasına neden oluyorsa ,hala bir şeyler yapılabilmiş değil tabi ki.Sadece bu gece çok geç,çok geçti eve dönüş.
  Gece yollar ıssız ve kimse yokken en çok kendine güvenmeli insan,iyi ki yoksun,iyi ki yoklar! 
  Cevap vermek sadece soru sormanın karşılığıysa gülüşüme asla cevap vermemeliydin,hele ki ağlarken!Bunun cevabı olmalı mı? Cevabından çok cevapsızlığını önemsiyorum desem alınırlarmı bana,ya da susarlar mı yine?Öylesine  kaygan ki sözleri zeminde düşüşlerini izledim teker teker,farklı insan olmak farklı olmayı gerektiriyor yine.
  Herkesi olduğu gibi kabul ediyorken herkese olduğu kadar değer versem bunu da kabul edebilirler mi? 
  Soru işareti konulan her şeyin bir cevabı olduğuna inananlar bunun cevabını vermekte zorlanmamalı.Noktalama işaretlerinin bu denli önemli olduğunu varsayarsak eğer tek bir noktayla bitirilir her şey.Nokta.

19 Ağustos 2011 Cuma

İstanbul

 Birileri ölmeden ölebileceğine olan üzüntünle ölürsün ya!Farketmeden ,farkederek.Dönüşürsün küçük bir bebeğe.Kocaman gözlerin varken ellerin küçücük kalmış sanırsın,sandığından büyük müdür? Tutabileceğin bir şey yoksa ne farkeder?Farketmeden,farkederek gidersin.
 Biri demiş ki zamanında-bazen duymamam gereken şeyleri duyarım,çoğunlukla hatta-herkes gitmekten bahsederken hiç gerçekten gidebileni görmedim şimdiye kadar diye.Gerçekten gidebileni ben gördüm.Ona olan hayranlığım bir kez daha arttı,nefretim de.Nefret ne basit bir kelimeymiş,yazarken farkettim.Bence insani duygularımdan utanmalıyım bu yüzden.
  Gidebilenler ve gitmeyi isteyenler arasında tercih yaparken şunu düşünürsün.Hangisini daha çok özleyeceğim? Gittiğim yeri mi,yoksa gidemezken ben, hep oynayan ve sürekli başa saran sahnenin o en can alıcı dakikasında eve dönüşünü mü?Nedenlerini mi?Nedensizliği mi?Uzun zamandır nedensizce burdayım ve o kadar nedenim varken gidemezken ben..
 Bugün söz verdim kendime.İnsan söz verirken bile korkar mı? Korktum.
 İşte o sahne..Ben vedaları hiç sevmedim,sanırım o yüzden gidemedim.Bu kez vedalaşmadan gidiyorum..Zamanı geldiğinde..
   İstanbul..

12 Ağustos 2011 Cuma

Teslimiyet

Geçmiş fazlaca geçmiş kenarından köşesinden,asla yenik düşmeden zamana bitmek mümkün müdür?Mümkün der çoğuları,oysa tek isteğim biraz sessizlik,biraz kelime ağzından dökülmeden topladığın.
 Yaşasaydı şöyle derdi''Ben asla seni haketmedim'' Yaşasaydım şöyle derdim '' Ölü toprağını çek üzerimden,kemiklerimi sızlatıyor parlak gülüşlerin'' .Öyle ki yaşadık ikimizde,öyle ki hayat susuzluğunun nedenini parlak gülüşlerinin altındaki sağlıklı dişlerine borçlu olduğunu fısıldadın kulağıma.Umarım iyi değilsindir.Bu bir beddua değildi.
  İlaçlarım asla düzelmeyeceğini sandığın teşhisi konulmamış hastalığımı biraz olsun iyileştirdiği için minnettarım,doktorumun adına onunla gurur duyuyorum ama hala iyileşeceğime inanmıyorum.Çünkü çoğu zaman hastalıklar iyileşir insanlar değil..Şimdi birini alıp birini verirken hayat-nedense adına hep hayat diyorum,yaşattığına inanmak istediğimden olsa gerek- üzülmemek için sıkıyorum avuçlarımı.Neredeler diye sormuyorum,neredesin diye sormuyorum,neredeyim diye sormuyorum?
 Teslim oluyorum..



28 Temmuz 2011 Perşembe

Kırık

Kontrol elinde tuttuğum tek şeydi uzun zamandır,asla delirmeyeceğimi sanırdım o oldukça,çoğu zaman deli taklidi yapıp yine bilincinde olmak çarpıklığın oldukça can sıkıcıydı.Uzun zamandır.
 Gördüm ki ya da farkına vardım ki çoktan vedalaşmışız habersiz ,yüzümüze bakmazken kimileri kimileri daha ayrıcalıklı sofrasında kurtlarımın.Öyle ki ellerini tuttuğunda farkettim.Dönüp gittikleri yer solup gittikleri yer.
  İşine gelirken bu durum kimilerinin, acı çekerek ulaşılır kılmış o rahatlığı .Acının ve rahatlığın bu denli içice olabileceği kimin aklına gelirdi? Huzur bu kadar acıyı hakediyorsa epey suç işlemiş olmalı..
İçinde barınıyor hastalıklarım.
  Şimdi her şey en başa dönüyorken bıraktığı yerde kalıyorsa yaşananlar ,ve halim yoksa küçük avuntulara çoğu zaman anlamsız yüksüz ve zaman geçmişse üzerinden değil de yanından her seferinde..
  Çok kırık.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Aklımda Güzel Hikayeler

Aklımda güzel hikayeler,anlatabildiğim.Gözümü her kapatışımda suların üzerimden boşalıverdiği,bir türlü ıslanamadığım altında.Kuruysa hala evlerin çatıları diye..
  Günler değil aylar çabuk geçiyor,sanki hep aynı gündeymişiz de birden aylar geçiyormuş gibi,hatta bazen seneler bile.Onlar bile günlerden daha hızlı ..Neyse ki bugün bir teyzemiz bana 21 var mısın sen? dedi,bilemiyorum belki de doktor sırası bekleyenler olarak görevimizdi birbirimize moral vermek.Gerçi ben pek konuşmadım o sürekli konuştu konuştu ,sevmiş beni üstelik,ben de sevebilseydim keşke.Gözümde büyütüyor muyum bu sevgi olayını artık şüpheleniyorum.Sevgi daha basit olmalı,sevilince sever insan.Mantıklı,ama ben mantıklı şeylerle pek ilgilenmiyorum.
Kalp atışlarımı dinlediğinde bugün doktor sorun yok dedi,nasıl doktor bu böyle,kalbim gayet iyiymiş,hah! 
Küçükken defter aralarına çizdiğimiz kalplere benziyor mu diye hep merak etmişimdir,göremedikçe de daha bir değerli sanki.Oysaki hem öldürüyor hem yaşatıyor.Hem içinde hem daha içinde.
  Evde de böyle asabi misin sorusu geldi sonra,ben sakin sakin oturmuşken o kocaman deri koltuğa.Mükemmelliyetçi birazda..hmm şey ben iç hastalıkları uzmanına gelmedim mi? Sanırım kalbimin şekli defterimdekilerden çok farklı.Olabildiğine keskin köşeleri var üstelik.
 İyi olacak bazı şeyler hissediyorum,insan fazla güvenmemeli hislerine aldığım derslere göre ama bu kez başka şansım yok sanırım.Şansa da inanmam gerçi,ama uğurlu sayılarım var mesela.Fala inanmayıp fal baktırmak gibi,inanmak istemedikçe ikna olmanın sıkıntısı.
   Yaşamak istemedikçe karşına çıkan rengarenk balonlar gibi,uçamıyor da üstelik..birini kaybederken bulduğun bir diğeri.İşe aramıyor isteksizliğin o burda oldukça,yine uzatıyorsun ellerini yine uzatıyorum..

26 Haziran 2011 Pazar

Cennetimden..

Asla bir renk olamayacak insanlar tanıyorum,hep soluk,hep teninin içinden.Olabildiğince uzaklaşmış dokunulan yerlerine,olabildiğine kat çıkmış kendinden,cennetine ulaşır mı bilinmez.Cenneti burda olmamaksa sadece,ihtimali artan olasılıklar arzuladığı.
  Asla anlatamam cümlelerle dediğinde eksik olan ne diye sordum.Kendimden izler..Her zaman ''ezgi''leri olmalı yanağının köşesine konar gibi gamzeleri.Ben en çok sağ yanağımdakini seviyorum.Seviyorum mu dedim,bir anlık göze batışlar.
 Diyor ki,yeterli olacak mı? Hep daha fazla,hep daha fazla..Bazen hala kimilerine inanıyorum,aranızdan sıyırıyorum.Sonra ekmeğime bakıyorum? Nedir bu derece çekici kılan diye sorduklarında üstünde yağın yeterli olmayacağını düşünerek bala buluyorum diyorum hepsini.Balı sever misin? Muhtemelen bir süre.Sonra daha tatlıları olabilir mi diye merak eder misin,eminim,'adına'.
 Hala umudumu yitirmiş olmamam bence tamamen insanın aklını yitirmemek için devreye soktuğu bir takım savunma mekanizmaları.Hepsine müteşekkirim,ama diyorum ki yeterli olacaktır bir gün.Bir gün geleceksin...


19 Haziran 2011 Pazar

İncelikler Yüzünden

İyi gün dostları iyi zamanları geride bırakırken,pek mutlulardı ağızları kulaklarında.Yoo hayır kulakları pek iyi duymuyor ağızlarından çıkanı özellikle hiç.
  Gelelim şu sevgi dolu yüreklerinize,ne de çok seviyorsunuz gözlerim doluyor.Doluyor ve sonra boşalıyor aniden,havalar bu ara hep bulutlu.Destekleriniz ve adıma çektiğiniz acılarınız ne büyükmüş altında eziliyorum,bir bakıma eziyorsunuz beni,''lafta''. Kelimeleri güzel kullanıyorsunuz,üstelik uçlarına da zehirli karışımlarınızdan sürmeyi unutmuyorsunuz.Zehir tüm mesafelerin en büyük destekçisi.Şöyle düşünün bir de ,ya da vazgeçtim düşünmeyin.Sonra senin için ne kadar çok düşündüm diye de vicdan azabı çektirir misiniz? Bunu daha önce yapmıştınız,daha farklı bir eylem bulma zamanı,adınıza üzülüyorum.
  Hep incelikler yüzünden diyorlar,bizim ki pek inceldi,inceldiği yerden kopsun diyenler de var elbet.Kopmuyor vesselam ,dürüstçe yaralıyor ve takdir bekliyor.Dürüstlük bu zamanda zor zanaat.
  Hadi yanı başıma gelin şimdi,yanı başımda beklerken yüzümü hatırlamaya çalışın ,elimden tutmak ne kelime ellerinizi arkanıza bağlayın bağlayın ki gururunuzun tek zerresine dokunulmasın.Dokunmam,yanı başımda bekleyin...



12 Haziran 2011 Pazar

Bencildim

Bencil..Ne kadar bencilmişim yeni farkedemiyorum.Düşününce gördüm ki düşünmediğim zaman daha çabuk anlayabiliyorum sanıltıları.Karşıma geçmiş suçlamalarda bulunuyorsa bazıları ve ben de inanıyorsam ,inanıyorsam bencil olabileceğime zaman zaman..Bu bir hayal kırıklığı mıdır,kırılganlığı mıdır?
  Beklentilerini karşılamadığın an umurunda olamayacak kadar sıradanlaşabilirken gözlerinde,tek bir soru dahi duyamazsın ağızlarından.. Beklentileri bekleyenler bencilliği nasıl bu kadar dışlamışlardır ve senin adına bu derece yakıştırmışlardır.Görünüşe bakılırsa onlarda hoş durmayan kıyafetler bizim üzerimizde ne de güzel durmuştur.
  Ne kadar bencilmişim yeni farkedemiyorum.Nasıl mışım? bilemiyorum,bence siz de bilmeyin diyemiyorum.
  Duyacaklarınız duyduklarınızdan farklı olmayacak hiç bir zaman diyemiyorum.
  Şimdi suçlayın ama arkanızı dönüp gitmeyin diyemiyorum.
  Yalın ayak yürüdüm sizin olmadığınız yollarda ,bencildim.

3 Haziran 2011 Cuma

''Sesim öyle yüksekti ki kendim bile inandım''

Kendimi iyi hissediyormuşum,öyle dediler.Öyle dedi.Her akşam düzenli aldığım iyi olma hali bugün işe yaramadı mı? Ağlarken bile içim acımıyor artık.
  Uzun zamandır olmasını istediğim tutulma gerçekleşti tam da burada.Kapatmış üstünü benlerin,bolca meymenetsiz gülüş.Her akşam düzenli..
  Asıl korkutan şu ki zamanını tahmin edemediğim geçici bilinç kayıpları ellerimdeki.Hani aynada kendini görür de bir an başkasını görmüş gibi olursun ya ben de hep böyle.Orada mısın? Orada mıyım?
  En ağır sözleri işitmeye hazırmışım ,akarken hassaslıklar dışımdan içine,tek bir tebessüm yokken yüzümde.
  Konuşurken kelimelerin gelişini hissediyormuşçasına sakindi harfler.Her şeyin farkında olup farkedememek değildi beni korkutan,gün gelir de sesimi özlersem diye..Tam da burada,her akşam düzenli..

27 Mayıs 2011 Cuma

Sen Üzülme Ben Varım.

İnsan yalnız kalmayadursun, haksızlık mı demeliyim yoksa bilmiyorum.Haksızlığın ucu bana dokunacak,o halde ucunu devrediyorum bana bu kadarı fazla.Aylarca görmesem yüzünü ilk günkü gibi hatırlarım o denli nedensiz ısrarları.Şimdi durmuş düşünüyorum,aynı cümleler farklı kişilere kuruluyorsa duygular da aynı kalabilir mi?Kalamıyorsa nereye saklanır onca yük ve sonrasında nasıl başka birinin alması beklenir.İnanmıyorum hiçbirinize.
  Hayatta tanınabilecek en dürüst insanın bile vicdanından bir parçasını kaybettiğini gördüğümde sonrasına bakmadım bile.Sonrası hiç olmadı.Sonrası benimle yersiz.
 Şimdi diyeceksin ki sayfalarca süslenmiş söz yazabilirim burada,sonrasında kime gideceğinin ne önemi var ?Önemli olan gitmesi,o duygu hep içindeydi en başından ve en sonundan.Prensese inat prense dönüşmeyen kurbağanın hikayesi.
  Artık ben varım derken ne kadar yokmuşlara varlık sıfatı verip nicelerine haksızlık etmişiz bilmiyorum.İnsan yalnız kalmayadursun.Dursun..

19 Mayıs 2011 Perşembe

Balıklarla Arkadaş Olmaya Karar Verdim

 Balıklarım ,benim duygusuz arkadaşlarım.Farkeder mi? Dinliyorsa seni,hiç buluşmasa da gözleriniz dolaşıp duruyorsa canlı olduğunu kanıtlar gibi orada.Bazen canlılar kategorisine sokamıyorum kendimi sizlerden daha fazla değil hayır.
   Sınıfımdaki balıklardan biri öldüğünde anladım ki paylaşmak değildi insanı üzen alışmak hiç değildi,başka bir şey.Sadece sen düşündüğünde orada olan.Şimdi odamda yanıbaşımda çırpınırken balıklarım düşünüyorum ben.Onlar çırpınmıyorlar ki ,onlar yaşıyorlar.Çırpınan benim.
  Balıklarla arkadaş olmaya karar verdim bugün ben.Duygularına yenik düşer de eleştirmeye kalkarsalar bir gün beni,o gün pes edeceğim gireceğim akvaryumunuza.Alın beni aranıza artık,nefes alamıyorum burada.
  Sularınız duygularımı alıp götürsün,geriye kalmasın kara parçalarım.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Tek Senin Yanında Mutluyum

Bugün düşündüm sonra emin oldum hatta,inanır mısın ben bir tek senin yanında mutluyum bir süredir.Uzun süredir.
  Zaman çabuk geçiyor,zaman hep geçiyor.Zaman geçerken neler götürüyor,neleri bize bırakıyor.Göz  kapaklarımız eskisinden daha ağır,daha ağır konuşmalarımız,belki gülüşlerimiz daha sade,gamzelerini göstermeden yüzlerimiz umutları taşır gibi.Altında ezilmiş tüm bedenin , kuş tüyü hafifliğinde.
  Kalbin uçacak..Yanıma..
 Ayakkabılarımızı değiştirirken farkedemedik bir parçamızı değiştirdiğimizi,farkedemedik çünkü farklı değildi,garip değil mi sencede?Prensesin ayakkabısı misali geceyi değil belki ama bir ömür çıkmayacakken o ayakkabılar bedenimizden.Sorsaydık onlara ne derlerdi biliyor musun? Biri yüksek biri alçak..Belki topallayarak yürümek zorunda bırakacağım seni ama yürüyeceğim seninle.Dostluk bu muydu,dostluk neydi?
Bugün düşündüm sonra emin oldum hatta,inanır mısın ben bir tek senin yanında mutluyum.Bu yüzden midir bilinmez ne zaman birlikte olsak çektiğin fotoğrafları koyuyorum her yana,bu yüzden midir bilmiyorum görmeyenler mutlu sanıyor beni,sana bakıyorum bilmiyorlar.Bilmiyorlar beni .Senin kadar..
 Eğer gerçek olsaydı dilekler,fotoğraflarımızdaki gibi kalmayı dilerdim.Çünkü bir tek senin yanında mutluyum inanır mısın?



12 Mayıs 2011 Perşembe

Otobüs


Gün ne çabuk bitiyor,gün akşamı getirmiyor,gündüzden geceye nasıl bağlanıyor? 
   O kadar manasızdı ki yapılan tüm eylemler bazen üzülüyorum emeklerimize,nasıl da yoruyor gözümüzü bakışmak.Beklemediğin an da olmayacak biliyorsun,olmayacağını bile bile bekliyorsun.Belki de beklemiyorsun bekletiyorsun.O noktada anlaşamıyoruz,bir konuda anlaşıyor muyduk? Sahi biz hiç konuşmadık.Aylar oldu aynı otobüsün midemizi altüst ettiği aynı takırtılarla kulaklarımızı tırmaladığı.Kaç çukuru atlattık birlikte? Kaç kere küfür ettik içimizden ezip geçmek isteyen kalabalığa?Kaç kere gözlerimizi kapattık aynı rüyaya? 
  Zordu dönüp bakmak geriye,zordu yaklaşmak .Bilinenli bir denklem,neyin yerine neyi koyacağım? Olanlar bizim suçumuz değil.
  Garip olan şu ki ümidin bittiği yerde açmıyor çiçeklerin,çiçeklerin açtığı yerde bitiyor ümitler.Sahi çiçekleri mi gördün mü?



7 Mayıs 2011 Cumartesi

Bulutsuz Özlemsiz

Dün gece bir kaç yıl öncesine geri döndüm sanırım,ya da dönmeye çalıştım beceremedim.En uzağından bağırışlar ve kendi sesimi duyma isteğiydi çoğunlukla.Gece dışarıda olmak her zaman huzursuz etmiştir beni,huzursuz etmeye çalışanlarında payı büyüktür elbet.Birlikten güç doğarmış biz de huzursuzluk doğuyor.El birliğiyle olabildiğine büyütüyoruz elimizdekini.İyi ki varsınız!
  İnsanların başkalarının kendilerine güvenebileceğine olan inançları şaşırttı dün yine beni.Konser çıkışı yolumuz aynıysa aynı taksiye binelim diyen insanlar gördüm inanamadım.Biz İstanbul'da değil miydik? İstanbul bizde değil miydi? Yoksa telefonun ucundaki o ses gelecekten geliyor da biz geçmişe mi dönmüştük bilemedim.Garip bakışlarla süzdüm önce yargılamadım beklemeye devam ettim lütfetmesini beklediğim otobüsün.
  Ve nihayet geldiğinde gördüm ki yolumuz aynıydı.Gördüm ki İstanbul bizde değilmiş biz hiç ona ait olmamışız.Yolculuk güzeldi ve yeni insanlar sadece konuşurdu,konuşurdu ve giderdi.Gitmesini huzurla izledim,ve bir kere daha düşlediğim hayatı hatırladım.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Affetmiyorum

Hiç birinizi affetmiyorum,şimdi hakkınızı alın ve gidin buradan dedi.-Dedim-En arka sıradan başlayarak görülesi tüm yüzlerinize çevirdim yüzümü.Neden affetmeliydim bilmiyorum,hakkını ödeyebilir miydin denizine dökülen nehirlerin ,yönü değişmiş belki. Kaya parçasına dönüşmüş yosunların.
  Elimden gelse teker teker affederim hepinizi,elimden gelse,keşke gelmese.Anlayabileceğiniz 2 kelimeydi sadece,basit düz.Yüzlerce anlam çıkarılmış zaman kayıpları sizler.Dönmeye henüz vakit var,yeter ki dolaşmayın en başından çemberin.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Anne

  Küçükken ben -ne zaman küçük oldum bilinmez-,uyumak için bol vakitlerin olduğu zamanlar .Uyku hep benden önce gelmiştir belki de gitmiştir beni beklemeden.Aramız iyi olmadı demek bahane değildi tabi ki ama hep bir neden.Hep bir neden olmuştur bilemediğim asla nedenini.Neden nedenini bulamadığım.
  Annem hep böyle zamanlarda şöyle derdi.Gözünü kapat ve hiç bir şey düşünme.Hiç bir şey düşünmemek nasıl olurdu acaba?Olur muydu ya da? Anneler doğru söyler hep,bulmalıyım bulmalıyım derken..Günler günlerin peşinden uykunun gölgesinde bir orada bir burada soluklarımızı yavaşlatırken,daha da yavaşladı esnedi esnedi esnedi fikirler.
  Bir duvar buldum kendime olabildiğine siyah.Tüm renklerden çıkarılmış karanlık bedeniyle o duvarı düşlemeye karar verdim.Düşüncesizlik bu olabilir miydi,bu düşünce miydi?
  Kendime engel olamıyor bazen renklere teslim oluyordum,her yeri kaplamak istiyorlardı,her yanımı boyamak istiyorlardı.İzin vermedim,sözümü tuttum,uyudum..Anne..Anneler günün kutlu olsun..

27 Nisan 2011 Çarşamba

Pudra Şekerine Çilek

  Çilek kokusu her yanda,pudra şekeri üzerinde.Beyaz ama erimiş tatlısında kırmızının..
Şimdi dönmek varken o tek yaza,sonbaharı özlüyorum.Ya oysa,ya oysan diye içimden binlerce kez sormama rağmen hep aynı cevabı alıyorsam bunun sorumlusu kim? Bu şarkıları mı suçlamalı söyleyenleri mi yargılamalı bilmiyorum.Henüz fallara inanmaya başlamadım,beklentisiz bekliyorum gelmesini sözlerinin.Öyle ki bu ara çok fazla özlüyorum bazılarını.Garip değil mi bu kadar özlem?
   Ya görünce özlemediğimi farkedersem diye görmemeyi tercih ettiğim zamanlardı o zamanlar.Durdum ,farkına varamadığın sularda farkına varamadıklarınla hep aynı çizgide buluşmayı diledim,şimdi tekdüze isteklerini yüceltmeye hazır kalabalıklar kuşatan her yanı.

Dışımda,dışında yıldızı.
  

23 Nisan 2011 Cumartesi

Her Şey Yolundaydı.

   Her şey yolundaydı.Nasılsın dediler,iyiyim dedim,bir de utanmadan onların nasıl olduklarını sordum.Onlar da iyi olduğu yalanını geçiştirmeye çalıştı saniyeleri harcamadan.Faturaları fazla gelecek vicdanlarının.Sanırım görünüşe aldanmak gerekiyor bazen,hatta sormadan önce durup düşünmeli dışından içine kabarıyor mu koydukları bir kaç kelime. Üstüste anlamlar..Özne,yüklem ayırt etmeden kabul ediyorum tüm cümlelerinizi.
   Her şey yolunda..Nasılsın dediler,idare ediyorum dedim,bir de utanmadan onların nasıl olduklarını sordum.Aynen ,dediler .Bir kaç dakika sustuk.Kendi karanlığımızdan kendimiz utandık.Konuşmadan ayrıldık oradan.
  Her şey yol..Nasılsın dediler,kötüyüm dedim,bir de utanmadan onların nasıl olduklarını sordum.Kendilerini hatırladılar,izdüşümleri kendilerinden büyüktü,söz düşümleri fikirlerinden kalabalık.
  Her şey..

19 Nisan 2011 Salı

  Elimdeki taşı suya bırakırsam yüzer mi?Fırlatırsam daha ne kadar uzağa gidebilir?Elimde tutarsam benimle gelir mi?
  

17 Nisan 2011 Pazar

Kırmızı

   Elimde biletlerim,baktım uzun uzun.Hani insan çok özlediği ve uzun zamandır görmediği birinin fotoğrafına öyle uzun bakar ya,ben de öyle.Hiç bu kadar genç hissetmemiştim kendimi epeydir,yüzümdeki çizgileri saymaktan nereden geliyor bu ışık farkedemeden..Sorun belli ki ışıktaydı ..Her zaman ışığın arkasında kalmıştım ,ya onun arkası ..
    Orda biraz kalmalıyım..
Hastalık her yanındayken tek bir kör nokta bulaşılmamış onu tutarak elimde,hala yürüyorum.Aslına bakarsan iyileşmek istemiyormuşum,nedenlerini bulmak konusunda da epey başarılılar.Beni benden daha iyi anlayabilecek biri olabilir mi? Olurmuş.
    Şimdi son kez iyileşmeyi diliyorum,kırmızının ağzımı doldurmadığı sabahlara uyanmak..

13 Nisan 2011 Çarşamba

''Ölmek Biraz Zaman Alıyor''

Artık saatlere pek güvenmiyorum.Ne zaman bıraktım onun bu düzenli seyrini bilmiyorum ama çok olmadı,henüz erken.Yavaşça..
  Zaman çok geçmeden geçmelisin onu dedi,olabildiğince zamanın ötesinde geçmişi bugüne taşıyarak.Şimdi bazen rahat nefes aldığınızı söylediniz.Sanırım ağzınızı açtığınızda çıkabilecek bir kaç kelimenizi önemsiyorum.Aslında kelimeleri değil harfleri,veyahut sesleri.Sesleriniz her zaman kulaklarımızı hoş tınılarla doldurmadı belki çünkü henüz yolun sonundaydınız ,o ise ne zamandır en başındaydı olacakların.Ortada buluşmak için çok geçti,dönmek için çok erken.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Doz

  Gördüklerin bir nevi görmeyi istediklerindi,tepkiler benim çok dışımda ve olması gereken yerdeydi .Aslına bakarsan sadece yüzüne bakmamaktan ibaret olan tepkimi  ikiyüzünün yerleşkesi o tenha suratında gördüğümde o an yapıverdim ve ayrıldım içimden. Tabi ki pek iğrenç sözlerini tekrar tekrar sarfetmekten alıkoyduğum için daha da kızgın olabilirsin bana.Ama eminim ki bin doz öfke aldım bu sabah evden ve beni asla geçemeyeceksin.
  Aslında uzun zamandır beyazdı tüm gelişler,hayır tahmin ettiğin gibi asla olamaz,herkes uykusunda biraz melektir ve siz bunu çok iyi kullanırsınız.Kıyafetler ve bedenlerden ibaret zihinlerinizi gördükçe ses tonumu kalınlaştırıp görüş açımı daraltıyorum.Mümkün olduğunca görmemeye çalışıyorum o naifliklerinizi,sahte nazikliğinizi.Elinizi uzatın gözlerinizi çekin üstümden.
  Nefesimi boşa tüketmiyorum ama boşa nefes alıyorum sanırım.




   

10 Nisan 2011 Pazar

Ben ve ben

    İnsan pazar günü 7.30 da uyanır mı?Uyanır.Gözlerimi ısrarla sıkıca kapatıp tekrar uykuya dalmayı beklesem de olmadı ve nihayetinde saat 10 olduğunda artık bu yersiz çabamdan vazgeçiverdim.Gözümü her kapatışımda eskisi gibi değil gördüklerim artık,kendimle tartışıp duruyorum.-Buna sevinmeli miyim bilmiyorum-E hal böyle olunca uykunun gelmesini beklemek ne derece mantıklı olur farkındayım,ama en azından denedim yarın sabah 6 da kalktığımda vicdan azabı çekmemek için denedim.
    Güneş doğmuş tekrar mevsimlerden bahar,birkaç saat sonra kış mevsiminin gelişini bekliyorum.Onun dışında söylemek istediğim o kadar çok şey var ki birilerine,sonunda hiç bir şey söyleyememekten korkuyorum.Hepsini kendi içimde çözüp kimseye haber verememek ya da .Bunun sorumlusu kim diye sorarsan her zamanki gibi kendimi öne sürebilirim.Ve onlar yine haklı çıkabilir.
    Onlarca söz verdim dün kendime,sonra bu söz veren kim diye tanıştım kendimle.Aslında onun benimle tanışmaya istekli olduğunu sanmıyorum ,bir nevi zorladım evet.Arkadaş olabilir miyiz diye düşündüm uzun uzun olmazdı sanırım biz iki ayrı kutuptuk.Ben ve ben..
   Güne erken başlamak yine de her şeye rağmen güzel.

9 Nisan 2011 Cumartesi

Bir Günde Dört Mevsim

    Bir günde bu kadar farklı iklim olmamalıydı.Güne tasasız başlamıştı fikirler,rüzgarın etkisiyle savruldu oradan oraya.Islandı,çok geçmeden bozuldu fönü düz mantığının.Ya sonra? dedin.Olaylara bu kadar yakından nasıl bakıyordun,uzakta iken gövdesi sırnaşıklığının.Biraz çevirdim kendime ,tam da ortasındaydım yalanlarının..
   Milk shakeler güzeldir ,güzeldir milk shakeler,türkçesi garip olduğu için kızmamalısın bana bence.Zaten tadı da kötüydü,pembesi benim..

5 Nisan 2011 Salı

Aslında

Aslında sana kızgınım çok.Düzene girmiş tüm sancılarım,her sabah düzenli alıyorum.Saatleri hep aklımda,saatlerin aklımda.Bazen yakalıyorum o anı,belki de bırakmalıydım o ilk gün.
Aslında kızgın değilim sana çok.Dönmesini bekliyorum o ilk heyecanla satırların.Konuşurken onlar sürekli nasıl da duymuyorum onları.Ve yapışmış duruyorken orada benzerlerin nasıl da görmüyorum seni.Sözcükler her seferinde kendini yeniliyor,zaman her seferinde aynı kalıyor.

4 Nisan 2011 Pazartesi

İz

İzi kalmış yanağımda,şimdi farkettim.İlkler kısa ama etkili olmalıymış,öyle demişti zamanında.Şimdi alkol koyuyorum yanağıma izi gitsin diye izin gitsin diye.Hep aynı yerde yara olmamalı,ya da belki en güzeli etrafa yayılmaması.Aslına bakarsan içine doğru akıyorken bazı şeyler nasıl oluyorsa berrak bırakıyor yüzümü.Şimdi teşekkürü borç bildim birine.Umarım döktüklerim döküceklerimin habercisi değildir sana.Umarım .