30 Ağustos 2011 Salı

Nokta

  Cevapsızlığı için teşekkür edeceklerim var bugün,tam da başkasına yazmaya niyetlenmişken.Artık yüz yüze konuşmaların işe yaramadığı düşüncesi boş sayfaların dolmasına neden oluyorsa ,hala bir şeyler yapılabilmiş değil tabi ki.Sadece bu gece çok geç,çok geçti eve dönüş.
  Gece yollar ıssız ve kimse yokken en çok kendine güvenmeli insan,iyi ki yoksun,iyi ki yoklar! 
  Cevap vermek sadece soru sormanın karşılığıysa gülüşüme asla cevap vermemeliydin,hele ki ağlarken!Bunun cevabı olmalı mı? Cevabından çok cevapsızlığını önemsiyorum desem alınırlarmı bana,ya da susarlar mı yine?Öylesine  kaygan ki sözleri zeminde düşüşlerini izledim teker teker,farklı insan olmak farklı olmayı gerektiriyor yine.
  Herkesi olduğu gibi kabul ediyorken herkese olduğu kadar değer versem bunu da kabul edebilirler mi? 
  Soru işareti konulan her şeyin bir cevabı olduğuna inananlar bunun cevabını vermekte zorlanmamalı.Noktalama işaretlerinin bu denli önemli olduğunu varsayarsak eğer tek bir noktayla bitirilir her şey.Nokta.

19 Ağustos 2011 Cuma

İstanbul

 Birileri ölmeden ölebileceğine olan üzüntünle ölürsün ya!Farketmeden ,farkederek.Dönüşürsün küçük bir bebeğe.Kocaman gözlerin varken ellerin küçücük kalmış sanırsın,sandığından büyük müdür? Tutabileceğin bir şey yoksa ne farkeder?Farketmeden,farkederek gidersin.
 Biri demiş ki zamanında-bazen duymamam gereken şeyleri duyarım,çoğunlukla hatta-herkes gitmekten bahsederken hiç gerçekten gidebileni görmedim şimdiye kadar diye.Gerçekten gidebileni ben gördüm.Ona olan hayranlığım bir kez daha arttı,nefretim de.Nefret ne basit bir kelimeymiş,yazarken farkettim.Bence insani duygularımdan utanmalıyım bu yüzden.
  Gidebilenler ve gitmeyi isteyenler arasında tercih yaparken şunu düşünürsün.Hangisini daha çok özleyeceğim? Gittiğim yeri mi,yoksa gidemezken ben, hep oynayan ve sürekli başa saran sahnenin o en can alıcı dakikasında eve dönüşünü mü?Nedenlerini mi?Nedensizliği mi?Uzun zamandır nedensizce burdayım ve o kadar nedenim varken gidemezken ben..
 Bugün söz verdim kendime.İnsan söz verirken bile korkar mı? Korktum.
 İşte o sahne..Ben vedaları hiç sevmedim,sanırım o yüzden gidemedim.Bu kez vedalaşmadan gidiyorum..Zamanı geldiğinde..
   İstanbul..

12 Ağustos 2011 Cuma

Teslimiyet

Geçmiş fazlaca geçmiş kenarından köşesinden,asla yenik düşmeden zamana bitmek mümkün müdür?Mümkün der çoğuları,oysa tek isteğim biraz sessizlik,biraz kelime ağzından dökülmeden topladığın.
 Yaşasaydı şöyle derdi''Ben asla seni haketmedim'' Yaşasaydım şöyle derdim '' Ölü toprağını çek üzerimden,kemiklerimi sızlatıyor parlak gülüşlerin'' .Öyle ki yaşadık ikimizde,öyle ki hayat susuzluğunun nedenini parlak gülüşlerinin altındaki sağlıklı dişlerine borçlu olduğunu fısıldadın kulağıma.Umarım iyi değilsindir.Bu bir beddua değildi.
  İlaçlarım asla düzelmeyeceğini sandığın teşhisi konulmamış hastalığımı biraz olsun iyileştirdiği için minnettarım,doktorumun adına onunla gurur duyuyorum ama hala iyileşeceğime inanmıyorum.Çünkü çoğu zaman hastalıklar iyileşir insanlar değil..Şimdi birini alıp birini verirken hayat-nedense adına hep hayat diyorum,yaşattığına inanmak istediğimden olsa gerek- üzülmemek için sıkıyorum avuçlarımı.Neredeler diye sormuyorum,neredesin diye sormuyorum,neredeyim diye sormuyorum?
 Teslim oluyorum..