20 Kasım 2011 Pazar

Yasak Elma

Bazı sabahlar üzgün uyanılır,sanki bir önceki geceden bir şeyler kalabilirmiş gibi bugüne.Oysa her yeni gün geçmişten artakalan,geleceğe dönüşecek olandı.Yapmadım olmadı diyebilmek cesaret istiyorken yaptım olmadı demenin utancıyla kızarıyorsa yüzlerimiz daha ne kadar uzağa gidebiliriz.Daha ne kadar bekleyebilir insan beklemezken.Rüyalar bu yüzden yok mu,hem yorumlayan hem yorumsuz... Günümüzü berbat edebilecek bir rüyadan çıkıp gününü aydınlatabilecek başka bir rüyaya uyanıyorsan üstelik...Ama hep bir sonraya hep o mutlu sonu beklerken ölüyor insan.Sonunu asla tahmin edemezdik asla ümidimizi kaybetmedik.Her oturduğumuzda o kutsal sofraya verilenleri düşünmeden yedik,canlı kalabilmek için nefes alıp vermeyi görev edindik.Oysa tadı farklıydı elmaların...Yasak olanı mı yoksa cadının zehirli ve büyüleyici kırmızı elmalarından mı tercih ederdin diye sormadılar.Kader dedikleri burada başlıyordu,başlamadan bitiyordu.Kim isterdi ki bu kadar çok karar verebilmeyi,sonunda bütün kararlarıyla kamburlaşıncaya kadar toprağa yaklaşıp gözlerini tam o noktada kaybetmeyi.Tesadüfler elinizden tutup kaldırana dek düşmemişseniz şanslıydınız..Sadece bazı sabahlar üzgün uyanırdınız belki,belki hiç uyanmazdınız.Ne azımız bu kadar şanslı kim bilir?Kim bilir dışından bakabilmek içine ne huzur verici..Dönüşmeden toprağa toprak doğmak ..Hiç olmak...

2 Kasım 2011 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna

Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun dedi? Umursamıyorum dedim.Hep aklımda geçmişten örneklerim ,sorsalar hepsine verilecek bir cevabım varmış gibi,kendi kendine aldanışlar.
  Özür dilesem size inandığım için başa dönebilir miyiz? Ben yine eski ben ,sen hep sen.Güven bir kez daha anlamını yitiriyor.Aramıyorum desem de inanma,her gece düzenli karışıklıklarım.Senin yerine geçiyorum her ayrıntının üzerinden senin yerine cevaplamıyorum sorularımı.Altı çizili kırmızı başlıklar,kışın yenilen dondurmalar kadar sırıtıyor boğazımda.
  Güzel ama sıradan,sakin ama duygusuz .İşte tam da böyleydi durum.Dün kendine acaba? derken bugün yazmaya emin atışlar yaparken ellerim.Geride kalmıyor hiç bir ayrıntı..İnsan mutluyken yazamaz mı? Bu yüzden müteşekkir olmalı mıyım tüm kırıklara,kıranlara.Arsızlığı tam da üzerine yakıştıranlara.
  Sessizliğin en güzel yanı sen sustukça birilerinin daha çok konuşma isteğinin doğuşu sanırım.İşte tam da böyle..Kürk mantolu Madonna misali,uzak ama yakın ,saf ama farkındayken herşeyin.Öylesine dokunuşlar..