10 Haziran 2012 Pazar

KISA PARAGRAFLAR 1.

Biliyorum sen de yorgunsun,biliyorum benden daha yorgun.Bedenin ağırlığında bedensizlik.Biliyorum sen de dinlemiyorsun.Duyuyorsun ama söz konusu kelimeler değil,serzenişler..Hissediyorum sen de hissediyorsan beni. Artık kaldıramadığın cümleleri ve seçtiğin kelimeleri.Biliyorum..Kaybetmek korkusu olmadan sadece yanında olduğunu hissettirmeye çalışma çabası .Belki de hiç çabalamıyoruz sadece biliyoruz.Biliyoruz ki ne olursa olsun birbirimizi anlayabileceğiz,dinlemesekte duymasakta tutmasakta elimizi,hep orada olduğumuzu biliyoruz.
  

24 Mart 2012 Cumartesi

Islak Yol

Yaklaşıyor dolu dolu geçen 2 sene.Yaklaşıyor dolu ve hatırlanamayan onca değişiklik,çoğu zaman değişmezlik.Aklımda başka biri var derken aklımı kaçırmış olmalıyım yahut aklım başka birinde derken haklıyım! Uzun zamandır akılsızım ve sen fazlaca akıllı olmalısın benimle birlikte.Benimle birlikte ancak bu kadar sessiz durulabilirdi ancak bu kadar meraksız bu kadar yaşanmış.Ve ben aklımı kaçırmak üzereyim...
   Geçen yılları bir torbada büzüştürmüş yok sayarken aşık değilim olabilirim diyenle,7 gün yeterdi aşık olmaya diyen birinin samimiyetsizliği yarışıyordu gözümde.Fazlaca emek ,fazlaca duygu yedim henüz doymadım.Henüz doymadı kinim,hala soğuk ,hala acımıyor.
    Kendine şans verilenler şanssızlıklarının ne derece farkına varıyor?Taklitlerim seni aratmıyor,nasıl da kötü biri oldum ben böyle,nasıl da benzedim sana.Tek bir fark ,tek bir farkla geçiyor o uzun burnun benimkini.Zamanlarını çalmıyorum ,aksine dokundurup kaçıyorum.Sadece tek bir dokunuş ne kadar acı veriyorsa o kadar acı.Hem ayrıldıkça benziyorum ,bakmadan,tek bir soru sormadan.Saygısızlığım benziyor mesela ,duygu hazımsızlığım,ikna kabiliyetim güvensizliğin tavanına vurmuşken.Güvenme bana derken aslında ne kadar aciz yakalıyor insanları ve ısrarcı olunuyormuş anladım.Anladım ,hayat bir kutu çikolata değildi.Ve içinde ne olduğunu her zaman biliyorduk .Her zaman beklediğimizi değil aldığımızı alıyorduk.Şimdi olduğu gibi..Uzaktan çok uzaktan..



4 Mart 2012 Pazar

Yol

        Tam da arka fonu yokken hayatının sadece kulağındaki müziği duymaya başlamışken,unutmuşken nerede olduğunu -hatırlatır hayat -,asla unutmadım dersin ; hatırlatma,hatırlat-ma..Korkmuş bir ses tonuyla yaklaşır ve acile gidiyoruz der biri,ardından vakitsiz gelir ne yapabilirim sorusu ve yalnız sen....Üzülmek bile zaman istiyor.
    Çokça gördüm çokça yaşadım derler,hala ayakta duruyorsam nedeni olmalı mı? Nedeni yoktu,olmaya çalışmadım,anlatmadım kendime,anlatmadım sana,anlatmadılar.Tutmadım ellerinden yaslanmadım omuzlarına.Hala ayaktayım,nedeni olmalı mı? Nereye kadar gidiyor bu neredenlik ,aidiyet burada kendini gösteriyor ve ilk defa mantığıma dayanıyorum.Zamanım henüz varken daha fazla zorlaştıramazdım olacakları.Suç kimde ,kim nerede,neredekiler hangi zamanda,zaman kimin ellerinde? 
   Hep bir çıkış yolu vardır en çıkmazında dahi.Körlerin dahi kendine buldukları ışıktan sen de yok diyemem,hep aklında bunu yapabilirimler.Yapabileceğini hepimiz biliyoruz,ama yapmıyorsun.Yapmıyorum çünkü, nedeni olmalı mı? 
   Şimdi eski dedikleri gerçekten eskimişken,tekrar tekrar açmıyorum aynı filmi.Oldum olası nefret ettim okuduğum kitapları en baştan okumayı.Daha fazla zorlaştıramazdım hayatı.Şimdi bir şans daha vermişken şanssızlık,oyumu çoktan kullandım.
Yolumu çoktan buldum.

28 Ocak 2012 Cumartesi

Kırmızı

İçeri giriyorlar,sormadan açıyorlar ışığı.Sormadan yok perdeler.Sormadan beyaz duvarlar,ıvır zıvır dolu her yan.Her yanım.Biri çıksa ya da çıkmasa ,yalnız el sallasa kabuğundan.Yavaşlığına aldırmazdım yarışmazdım asla.Yavaşlık ne zamandır ihtiyacım olandı.Sabır yoksa sonumuz asla gelmeyecek olan bir dram.Konuşma  düşünemiyorum dedim,uzun zaman sonra bu kadar gelmişken içimden cümleler.Girmeyin odama,sohbetinize doydum,üstelik kusuyorum neredeyse.Nerede ise...Gelsin.
   Aslında en başında kabul ettiğin anlaşmaların tümü anlaşmamak adınaydı,farkındasın.Öylesine kızıyorum ki kendime ,hayır en çok kendime.Yine bir şey anlaşılmıyor diyeceksin yazılarıma.Sahi sen kimsin? Sen bir çoklarısın,asla tek olmayansın.Muhtemelsin.Ne hakaret ama!
  İşte yine geri dönüyor kırmızı fon üzerine kırmızı çizgiler.Bu ne demek biliyor musun?Farkında olamamak asla nerede başladığının yolun ve nerede bittiğinin.O yüzden asla standart olamadık,asla istediğimiz gibi olamadık.Şimdi geri dönüyor olasılıklar,sıkıcı olasılıklar.Hangi rengi seçsem daha çok yakışır sana,ayırsam kendimi benzemeden ,bezenmeden.Kırmızı...Sahi neredesin?....



21 Aralık 2011 Çarşamba

İyİ ki Doğdun Yazısı.

Odada mandalina kokusu ,kapılar açık içeride tanıdığım yüzler..Işık olabildiğine beyaz .Sadece hasta bakıcım eksik desem yeri..Ama evimdeyim ve ne kadar içten olabilirse o kadar içten.Kimse görmesin ve ben daha çok gireyim hikayene derken hayatı geride bırakıyorum.Anlık kilometrelerce uzaktan bakıyorum İstanbul'a.Şimdi yanında oturmuş kahvemi içiyorum ince değil kocaman nikotin taneleri .Çekmiyorum yine israf ediyorum,(kızma)karbondioksit soluyorum sigaramı içerken.Bir sürü fotoğraf ardından,ama sanırım hepsi de berbat çıktı.Sorun kesinlikle bizde değil,ışık yüzümüze vurmuyor ki.Sahi ışık nerede? Ne zamandır terketti burayı ne zamandır çantanda taşıyorsun onu? Lazım olur diye her yere götürdüğün ve ne zaman ihtiyacın olsa bulamadığın.
  Saatler,saatlerdi yalnız.Satır satır işledi günü .Işıksız ve gözü açık.Sorduğumda çok yukarılara henüz düşünmediğini farkettim bizim için o mucizevi sonu.Bekletiyor muydu en güzel sürprizi yapmak için Tanrı? Nasıl da inandırıyor göz bebeğini ışığı.Şimdi  kocaman gözlerini açmış bakıyorsun ekrana.O muhteşem sonu bekliyorsun bekliyoruz.Bana benziyorsun gittikçe demiş miydim? Dinledikçe üzülüyorsun üzüyor muyum? Üzülme.
  Saatler,saatlerdi yalnız.Ben bir saat aldım yanında çiçekler.Hep ileri aksın diye sana hiç haber vermeden üstelik.Sürpriz yapar gibi vakti geldiğinin mutluluğun.Anlaşılmak ve değdiğini bilmek bunca sözün ne huzur vericiydi.Onca hayal kırıklığından sonra hayalsiz kalmaktan korktuğunda ödünç verebildiysen hayallerini üstelik.Güven kilometrelerce uzaktayken dahi güvendi yanıbaşında uzakken bazısı.
İyi ki doğdun dost!Doğum günün kutlu olsun...

20 Kasım 2011 Pazar

Yasak Elma

Bazı sabahlar üzgün uyanılır,sanki bir önceki geceden bir şeyler kalabilirmiş gibi bugüne.Oysa her yeni gün geçmişten artakalan,geleceğe dönüşecek olandı.Yapmadım olmadı diyebilmek cesaret istiyorken yaptım olmadı demenin utancıyla kızarıyorsa yüzlerimiz daha ne kadar uzağa gidebiliriz.Daha ne kadar bekleyebilir insan beklemezken.Rüyalar bu yüzden yok mu,hem yorumlayan hem yorumsuz... Günümüzü berbat edebilecek bir rüyadan çıkıp gününü aydınlatabilecek başka bir rüyaya uyanıyorsan üstelik...Ama hep bir sonraya hep o mutlu sonu beklerken ölüyor insan.Sonunu asla tahmin edemezdik asla ümidimizi kaybetmedik.Her oturduğumuzda o kutsal sofraya verilenleri düşünmeden yedik,canlı kalabilmek için nefes alıp vermeyi görev edindik.Oysa tadı farklıydı elmaların...Yasak olanı mı yoksa cadının zehirli ve büyüleyici kırmızı elmalarından mı tercih ederdin diye sormadılar.Kader dedikleri burada başlıyordu,başlamadan bitiyordu.Kim isterdi ki bu kadar çok karar verebilmeyi,sonunda bütün kararlarıyla kamburlaşıncaya kadar toprağa yaklaşıp gözlerini tam o noktada kaybetmeyi.Tesadüfler elinizden tutup kaldırana dek düşmemişseniz şanslıydınız..Sadece bazı sabahlar üzgün uyanırdınız belki,belki hiç uyanmazdınız.Ne azımız bu kadar şanslı kim bilir?Kim bilir dışından bakabilmek içine ne huzur verici..Dönüşmeden toprağa toprak doğmak ..Hiç olmak...

2 Kasım 2011 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna

Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun dedi? Umursamıyorum dedim.Hep aklımda geçmişten örneklerim ,sorsalar hepsine verilecek bir cevabım varmış gibi,kendi kendine aldanışlar.
  Özür dilesem size inandığım için başa dönebilir miyiz? Ben yine eski ben ,sen hep sen.Güven bir kez daha anlamını yitiriyor.Aramıyorum desem de inanma,her gece düzenli karışıklıklarım.Senin yerine geçiyorum her ayrıntının üzerinden senin yerine cevaplamıyorum sorularımı.Altı çizili kırmızı başlıklar,kışın yenilen dondurmalar kadar sırıtıyor boğazımda.
  Güzel ama sıradan,sakin ama duygusuz .İşte tam da böyleydi durum.Dün kendine acaba? derken bugün yazmaya emin atışlar yaparken ellerim.Geride kalmıyor hiç bir ayrıntı..İnsan mutluyken yazamaz mı? Bu yüzden müteşekkir olmalı mıyım tüm kırıklara,kıranlara.Arsızlığı tam da üzerine yakıştıranlara.
  Sessizliğin en güzel yanı sen sustukça birilerinin daha çok konuşma isteğinin doğuşu sanırım.İşte tam da böyle..Kürk mantolu Madonna misali,uzak ama yakın ,saf ama farkındayken herşeyin.Öylesine dokunuşlar..